ARAŞTIRMACI-YAZAR CEVAT YILDIRIM, ALİAĞA’NIN BİLİNMEYEN TARİHİNİ ANLATTI

ARAŞTIRMACI-YAZAR CEVAT YILDIRIM, ALİAĞA'NIN BİLİNMEYEN TARİHİNİ ANLATTI

 

CEVAT YILDIRIM, 'HIZLI KENTLEŞME ALİAĞA TARİHİNİ YOK ETTİ

 

YILDIRIM, 'OSMANLI MEZAR TAŞLARI SOYUT HEYKELDİR'

 

GÖRÜNTÜLÜ/FOTOĞRAFLI/http://we.tl/aK01IpQsaM

 

ALİAĞA BELEDİYESİ/

 

ALİAĞA-İZMİR(22.11.2014)- 'Aliağa Cumhuriyet Dönemi' adını taşıyan kitabında Aliağa'nın Cumhuriyet tarihine ışık tutan Araştırmacı Yazar Cevat Yıldırım, Aliağa'nın çiftlikten köye, köyden nahiyeye, nahiyeden ilçeye dönüşen öyküsünü anlattı. Araştırmalarından elde ettiği bilgi ve belgeleriyle Aliağa'nın tarihine dair merak edilen soruları yanıtlayan Yazar Cevat Yıldırım, bir zamanlar sadece bir çiftlik konumunda olan, ancak bugün gelinen noktada Türkiye'nin en önemli sanayi ve ticaret kentlerinden biri haline gelen Aliağa'nın Cumhuriyet dönemi çerçevesinde sosyo-ekonomik yapısını, tarihi değerlerini ve coğrafi bilgilerini ayrıntılarıyla aktardı.

 

ALİAĞA ÇİFTLİĞİ'NDE OSMANLI RUM VATANDAŞLARI YAŞIYORDU

Şimdiki Aliağa ilçesinin 16.yüzyılın sonlarında küçük bir çiftlik olduğunu anlatan Yıldırım, "Aliağa Çiftliği 18.yüzyılın sonlarında 1760'larda adalardan ve çevrelerden gelen yerleşimlerle küçük bir köye dönüşüyor. 1843'te Aliağa'nın nüfusu 260'tır. 1922 yılına kadarda  Aliağa Çiftliği'nde yaşayanların tamamına yakını Osmanlı Rum vatandaşıydı. Ancak, 1912'de Koçana'dan bazı aileler gelip buraya yerleştirildi. 1924'te Drama'dan, Kavala'dan Türkler geldikten sonra Aliağa yavaş yavaş köyden kasaba konumuna geçiyor" dedi.

 

HIZLI KENTLEŞME ALİAĞA TARİHİNİ YOK ETTİ

Aliağa'da tarihi yerler denilince akla gelen ilk yerlerden birinin  çarşı içerisindeki 'Çarşı Camii' olduğuna vurgu yapan Yıldırım, şöyle konuştu: "Çarşı Camii'nin yanı sıra Aliağa ilçe Halk Kütüphane binası da akla gelebilir. İskelede Çakıcılar'ın hanı ve han önündeki  Fevzi Öztürkler'in evi,  Cemallettin  Kayıra'ların evi Aliağa'nın önemli en eski yapılarındandır. Eskiden kent merkezinde bulunan  İzmir Caddesi'nde de bir takım evler vardı. Örneğin Sakaların evi bu evlerden biriydi. Ancak  o binaların  çoğu artık yok oldu. Yine Tumba Çeşmesi dediğimiz Kazım Dirik Mahallesi'nde de  birbirinden önemli eski taş evler vardı.Ne yazık ki tescil edilemedikleri için Aliağa hızlı kentleşmeye başlayınca bunlar birer birer yok oldu"

 

1345 YILINDAN GÜNÜMÜZE ULAŞAN CAMİİLER

Başta camiler olmak üzere Aliağa'nın tarihi yapılarına yönelik yaptığı araştırmaların verilerini paylaşan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti: "Aliağa Merkez Camii hakkında konuşmak gerekirse, burası 1896 yılında yapıldı, ama 1928 yılından sonra camii olarak kullanılmaya başladı. Güzelhisar'da kalan tarihi 2 tane hamam var. Camii olarak da 2 tane tarihi camii var, biri Balaban Camii'dir. Kaldı ki tarihi 1345'lere kadar uzanmaktadır bu bölgenin en eski yapısıdır. Saruhan Beyliği zamanında yapılmıştır, 1958 yılına kadar üzeri topraktı, bu tarihten sonra üzeri kiremitle çevrilmiştir. Diğeri ise Aliağa Camii'dir tarihi 1763 yıllarına kadar dayanmaktadır. Aliağa'nın diğer mahallelerindeki eski yapılar ise Kalabak Mahallesi'nde ve Yeni Şakran'ın ilerisindeki Aşağı Şakran'da mevcut. Ancak Aliağa'da eski yapıların çoğu maalesef gitti.Ayrıca Güzelhisar'daki tarihi eser camiler hakkında çıkarttığım kitabımın bu konulara yer verdim. Bu kitap Aliağa İlçe Kütüphanesinde ve belediyemize ait Nadir Nadi Kütüphanesi'nde mevcut. Bu tür konuları merak eden vatandaşlarımız kitabı oradan ulaşabilirler. 

 

'RUM VE YUNANLILAR ALİAĞA CAMİİ'Nİ YAKTILAR'

Aliağa'dan kaçan Rum ve Yunanlıların kenti terk ederken Aliağa Camii'ni ateşe vererek kaçtıklarını ve bu yangın sonucunda tarihi Camii'nin ciddi hasara uğradığını öne süren Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: "Camii 2013 yılında restore edildiğinde,  yakıldı iddiasını belegeleyen camiinin cemaat bölümünde yanık ağaçlar tespit ettik. Bu da bize anlatılanların doğru olduğunu belgeledi. Camii 1928 yılında tadilattan sonra ibadete açılmış.

Güzelhisar'da 'Aliağa' diye bir camii var. Aliağa isminde bir kişi yaptırıyor, ama Aliağa'ya ismini veren kişiyle aynı kişi değil. Güzelhisar Aliağa Camiini inşa eden Tuzlayı işleten ve Kalabaklıoğullarının önemli bir ferdidir"

 

1450'LERDEN KALMA MEZAR TAŞLARI

Aliağa'nın Güzelhisar mahallesinde bulunan tarihi Aliağa Camii'nin etrafındaki mezarlıklara dikkat çeken Yıldırım, şunları söyledi: "Güzelhisar'da iki caminin yanında hazire denilen güzel mezarlıklar vardır. Bu mezarlıkların her ikisinde de Osmanlılara ait çok ilginç mezar taşları var.  Balabanpaşa Camii'nde adalıların evine yakın kavuklarda gül motifi vardır. Böyle gül motifi sadece İstanbul'daki Fatih Sultan Mehmet Camii'nin haziresinde var. Bir de Güzelhisar'da kadın mezar taşlarında Selvi ,Camii resmi ve karanfil; erkek mezar taşlarında ise gül resmi vardır. Şunu da belirtmek isterim, genç yaşta ölenlerinki gonca, orta yaşta ölenlerin tomurcuk, yaşlı ölenlerin açmış gül motifleri vardır. Orada hala var ama bu mezar taşlarının bir kısmı çalınmıştır. Benim tespit ettiğim şuan orada kalan yaklaşık 1600 mezar taşı var.

 

'OSMANLI MEZAR TAŞLARI SOYUT HEYKELDİR'

Benim çocukluğumda okulda bir müze vardı, orada 1450'lerden kalma mezar taşları vardı. Bugün hiçbiri yok. Buna benzer mezar taşları da Şakran'da var. Mezar taşları Türk halkının ve Osmanlı halkının kıyafet tarihinin önemli belgesidir. Ölen kişi hangi mesleği yapıyor ise o kişinin kavuğundan esnaf mı, memur mu, asker ya da ne iş yaptığını öğrenebilirsiniz. Aynı zamanda üzerindeki yazılar Osmanlı tarihinin belgeleridir. Bana göre,  mezar taşları soyut heykeldir"

 

ALİAĞA'DA OSMANLI'DAN CUMHURİYET'E GEÇİŞ DÖNEMİ

Aliağa'nın  Osmanlı tarihi hakkında da bilgiler veren Yıldırım, "Aliağa 1760'larda  çevrelerden ve adalardan gelenlerle, dolmaya başlıyor. Köy olması 1840'ları buluyor. Rum halkının yanı sıra, Güzelhisar Mahallesi'nden, Helvacı Mahallesinden gelen insanlar var. Aynı zamanda Sasalı'dan gelenler de var. Türk olarak 13 hane var ve 48 hane tamamen Rum'dur. İki meşhur aile var ve bunların biri Baltazzi ailesi ve onun dışında Kalabaklıoğulları'ndan Mehmet Ağa ve Hasan Ağa vardır.  Bunların her ikisinin de çiftlikleri vardır. Baltazziler 1746'da Venedik'ten gelen bir ailedir ve Levantendirler. Aliağa'da 5 bin dönüm çiftlikleri vardır. Aliağa'daki çiftlikleri Myrina dediğimiz Kalabak, hisar ve kent merkezinin olduğu yerler çiftlikleridir.

 

Yine Biçerova da Mehmet Ağa'nın çiftliğidir. Mehmet Ağa ve Hasan Ağa Kalabaklıoğulları denilen bir ailedir.Her ikisi de toprağı çok olan ailelerdir.Baltaziler Osmanlı ile Avrupalılar arasında para alışverişi yapan banker bir ailedir, ama gemi de işletmişlerdir. Aliağa'da ki  Myrina ve Kyme'i  ilk onlar kazmışlardır. Bu aileden Demeston Baltazzi Osmanlının ilk kazı komiseridir. Osman Hamdi Bey'in yanında yetişmiştir. Eskiler şunu söylüyorlar, 'Ali Ağa  bu çiftliği Baltacı'ya satmış.' Osmanlıda baltacı aslında Venedik'li bir İtalyan olan Baltazzi'dir. Satma diye bir olay yoktur. Doğrudan doğruya Osmanlı Padişahından bu toprakları almışlardır. Aliağa'nın adı 1960'lardan 70'lere kadar Aliağa Çiftliğiydi. 1982'den sonra Aliağa adını aldı. Bunun bilinmesini istiyorum" diyerek sözlerini noktaladı.

 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Aliağa'nın tarihi yerlerinden görüntüler, Cevat Yıldırım'ın röportajı, genel görüntüler

Blogger tarafından desteklenmektedir.